Ata Şifalandırma ve Tarpanam

Ata Şifalandırma ve Tarpanam

ATA ŞİFALANDIRMA VE TARPANAM

Tarpanam sözcük anlamıyla, “tatmin eden, beklentileri karşılayan, mutlu eden şeylerin sunulması” demektir.

Son dönemlerde “Pitru Tarpanam” şekliyle, ataları şifalandırarak özgürleştirmek anlamında kullanılmaktadır.

Peki, atalarımızı sunduklarımızla özgürleştirdiğimizde ne olur?

Bu ritüelin öneminin, öncelikle ölen atalarınız için değil, kendiniz için olduğunu doğru anlamalısınız.

Akrabalarımız, şu anki bedenimizdeki geçici rolümüzde yani yaşamlarımızda, birçok yönden çok önemli bir rol oynarlar. Onlarla fiziksel, zihinsel ve ruhsal biçimde uzun süre birlikte oluruz. Yapılan bilimsel araştırmalar, kişilerin arzu, istek, korku ve travmalarının (anılarının) 14 kuşak boyunca GENLER aracılığıyla kuşaktan kuşağa aktarıldığını göstermektedir. Bu nedenle, atalarımızın etkisi, ölümlerinden çok sonra dahi bizim yaşamlarımızda devam eder.

Aramızdan ayrılmış olsalar da karmik unsurları hala içimizdedir. Bir şekilde onlar içimizde hala ‘canlıdırlar’. Benzer bir durum fiziksel boyutta da böyle değil midir? Fiziksel boyutta uzun zamandır kabul ettiğimiz genetik etkileri, ruhsal boyutta araştıran ve ortaya koyan bilim dalı epigenetiktir. Buna “ruh genetiği” diyoruz.

Bu karmik kayıtların bir kısmı bizi güçlü kılmakta, çok daha büyük bir kısmı ise zayıf düşürmektedir. Kuşaklar boyu yokluk çeken ve savaşlarla mücadele eden ataların torunlarıysanız, “yokluk bilinci” taşımanızdan daha doğal ne olabilir? 

Ya da kadınların toplum tarafından ezildiği ve aşağılandığı kuşakların torunları olmak, bir kadın olarak özgüven ve özdeğer hislerinizi olumsuz biçimde  etkilemez mi? 

İşte bu farkındalıkla, bu kayıtların ve kodların sizi mutsuz etmesine izin vermek yerine, kadim bir şifa çalışması (Tarpanam) yapıyoruz.

Bu ritüeli yapmak için özel günler seçilir çünkü bedeniniz, zihniniz ve enerjileriniz o gün çok daha açıktır. 

Peki bu çalışmadan ölen atalarımız faydalanamaz mı?

Kesinlikle faydalanırlar. Bu iki yönlü bir cadde gibidir. Ölen atalarımızla karşılıklı bağıntılı Ruh Genetiği ilişkimiz olduğunu biliyoruz. Ölüm anlarında hala giderilmemiş arzu ve istekleri, onların beraberinde taşıyacakları karmalarıdır. Bu istekleri gerçekleştirmek adına kendilerinin yapabilecekleri bir şey artık yoktur. Biz kendimizi dönüştürdüğümüzde, onlar da bu bağlantı sayesinde şifalanırlar. Bu etkileşimi domino taşlarının devrilme hareketi olarak da düşünebilirsiniz. 

Bunun haricinde hepimiz saf bilincin yansımalarıyız. Bizler sadece farklı bedenlerde bu bilincin değişen farkındalıklarıyla bulunuyoruz. Nihayetinde hepimiz biriz. Şifa çalışmalarımız sadece bizi ve kendi akrabalarımızı değil, aslında tüm kozmosu etkiler. 

Evren bizi sürekli olarak “evrensel bilinç” olarak gerçek benliğimizi gerçekleştirmeye zorlar. Bu halde, bireysellik yoktur; kişi kendini tüm evren olarak deneyimler. Buna mukti, aydınlanma veya nirvana denir.

Karmamıza göre bu kadar çok doğum yaşamamızın nedeni de budur. Biz sadece, nihai gerçeği idrak edebilmek için yaşamımız boyunca mümkün olduğunca çok karmik bagajı boşaltmaya çalışıyoruz. Tarpanam çalışması da bizlere bu doğrultuda hizmet etmektedir. 

Siz değişirseniz, tüm nesliniz ve “geçmiş ve gelecek” genetik soyunuz da değişir. Bu, birinin kendi ailesine, atalarına ve gelecek kuşaklara yapabileceği en iyi şeydir – atalardan gelen karmik yükleri hafifletmek ve bilinçlerini yükseltmek…

Biraz da ölümden sonrasını konuşalım mı?

Yoga’da bedeni beş boyut veya beş kılıf olarak görürüz. Fiziksel beden “Annamaya Kosha” olarak bilinir. “Anna” yemek anlamına gelir, yani ilk beden, yemek gövdesidir. Düşünecek olursanız da, et bedenimiz zaten yiyip içtiklerimizden ibarettir.

Et beden, bu boyuta gelirken Evrenden “ödünç” aldığımız bedendir ve giderken de iade ederiz.

Bir sonrakine “Manomaya Kosha” veya zihinsel beden denir. Üçüncüsü, enerji bedeni anlamına gelen “Pranamaya Kosha” olarak adlandırılır. Fiziksel, zihinsel ve enerji bedeninin tümü bu yaşamın fiziksel boyutlarıdır. 

Bunu bir örnekle açıklayalım. Ampulün fiziksel bir nesne olduğunu açıkça görebilirsiniz. Elektrik, yani telden geçen elektronlar da fizikseldir. Ampulden yayılan ışık da öyledir. Üçü de fizikseldir. Benzer şekilde, fiziksel beden kabadır, zihinsel beden daha süptildir ve pranik beden daha da süptildir, ama sonuçta hepsi fizikseldir.

Kişinin karması bedenine, zihnine ve enerjisine yazılmıştır. Karmik damga veya karmik yapı, sizi fiziksel bedenlere bağlayan çimentodur. Karma bir esaret olsa da, aynı zamanda sadece karmik madde sayesinde bedene tutunabilir ve burada olabilirsiniz. Karma olmadığında bu fiziksel boyutta yer alamazsınız.

Biri öldüğünde, “Bu kişi artık yok” deriz. Bu doğru değildir. Kişi artık onları bildiğiniz şekliyle yoktur, ama aslında gayet de vardırlar.

Sonraki iki boyut, “Vignanamaya Kosha” ve “Anandamaya Kosha” olarak adlandırılır. Vignanamaya Kosha fiziksel değildir ancak fiziksel olanla ilgilidir. Vishesh Gnana veya vignana, duyu algılarının ötesinde olanın olağanüstü bilgisi anlamına gelir. Bu eterik bedendir. Geçici bir bedendir – fizikselden fiziksel olmayana bir geçiştir. Ne fizikseldir ne de fiziksel değildir. İkisi arasında bir bağlantı gibidir. 

“Anandamaya Kosha” mutluluk bedenidir ve tamamen fiziksel olmayandır. Kendine ait bir formu yoktur.

Ölümden sonra fiziksel beden parçalanacak, ancak karmanın gücüne bağlı olarak zihinsel ve pranik beden devam edecektir. 

Başka bir rahim bulmak için bu karmik yapının yoğunluğunun düşmesi, yani pasifleşmesi gerekir. Titreşim belirli bir yoğunluğa düşmeden başka bedene reinkarne olamaz. 

Karmik yapı, o yaşamdaki doğal seyrini tamamladığı için kişi ölene dek zayıflamışsa, o zaman çok kolay başka bir beden bulabilir. 

Kişi, bu yaşam için kendisinde bulunan karmasını tamamladığı zaman, hastalık, kaza veya yaralanma olmadan huzurla yatağında ölecektir. O kişi saatler içinde kendine başka bir beden bulabilir.

Kişi yaşamını tamamlar ve huzur içinde ölürse, etrafta dolaşması gerekmez – hemen gelişim yoluna devam eder ve reinkarne olur. Ancak karmik yapı çok yoğunsa ve o yaşamda bitmesi gereken kısım bitmemişse, önce tüketilmesi gerekir. Bu durumda başka bir beden bulmak için çok daha fazla zamana ihtiyacı vardır.

Bu beden, yavaş yavaş topladığımız bir Dünya parçasıdır. Vücudumuza ne aldıysak atom atom geri veririz. 

Akıl söz konusu olduğunda, ölüm süreciyle birlikte ihtiyari akıl da devre dışı kalır. Toplanan tüm bu bilgi – daha süptil enerji ve daha süptil zihin ve karma olarak adlandırılan bilgi yada yazılım – hala oradadır, ama takdir ve muhakeme yetisi yani o bilgiyi yönetme becerisi kaybolmuştur.

Diyelim ki bugün hisse senetlerinin düştüğünü ve çok para kaybettiğinizi okudunuz. Ancak, “Tamam, tamam, bugün kaybettim, ama geleceğe bakacağız. Bugün mutlu olayım” diye düşünmek için yeterli ihtiyari zekaya sahipsinizdir ve kendinizi bir şeylerle oyalayıp,  mutlu olabilirsiniz. 

Bu gücü kaybederseniz, o zaman zorunlu olarak depresif bir duruma girince kolayca çıkamazsınız. Şimdi – yaşarken –  ne tür nitelikler topladıysanız, ölünce de bu eğilimlere göre hareket edeceksinizdir. Yani bedeninizi kaybettiğinizde, ihtiyari zekanızı da kaybedersiniz; bundan sonra, sahip olduğunuz yazılımın türüne bağlı olarak, eğilimleriniz sizi hangi yöne iterlerse, oraya gidersiniz.

Artık sağduyu ve muhakeme olmadığı için, bedenden ayrılan birinin aklına bir damla hoşluk düşerse, bu hoşluk bir milyon katına çıkar. Bir damla tatsızlık düşerse, bu tatsızlık bir milyon katına çıkar. 

Bu biraz çocuklarda olduğu gibidir. Çocuklar tükenene kadar oynamak için dışarı çıkarlar ve artık devam edemeyecek hale gelene kadar oynarlar çünkü ne zaman durmaları gerektiği konusunda gerekli sezgiye sahip değillerdir.

Ölümden sonra, bir çocukta olduğundan daha fazla muhakeme yoktur. Bu kadar acı yeter, bu düşünceleri değiştireyim diyemez.

O zaman, zihninizde hangi nitelikler varsa, o milyon katına çıkacaktır ve tükenene kadar sürecektir. Cennet ve cehennem denilen şey de budur. Hoş bir varoluş durumuna girerseniz, buna cennet denir. Hoş olmayan bir varoluş durumuna girerseniz, buna cehennem denir. 

Bunlar coğrafi konumlar değil, bedensizleşmiş bir yaşamın içinden geçtiği deneyimsel gerçekliklerdir.

Yaşarken ve henüz bu bedendeyken aydınlandığımızda ölüm sonrası deneyim kıyafet değiştirmekten farksızdır. O nedenle ölmeden ölmek ya da “uyanmak” ve “aydınlanmak”çabasındayız. Bu ulaşılan bilinç veya hal bizim fiziksel ölümden sonra da muhakeme yeteneğimizi kullanmamıza izin verir.

Tarpanam sayesinde muhakeme yeteneğini yitiren atalarımızın enerjisine her Tarpanamda bir damla “hoşluk” düşürüyoruz. Onlarda milyon kat oluyor. 

Ayrıca karmalarının temizlenmesine destek vererek reinkarnasyon zorunluluklarını azaltıyoruz. 

Bir sonraki yaşamlarını kolaylaştırıyoruz. 

Hatta zaten olgun ruhlarsa doğrudan ışığa geçmelerine yardımcı oluyoruz.

 

Şimdi sizlerden bir rica : 

Mahalaya Paksha döneminde özellikle yükselen “duygu” durumlarınızı not alın – bunları Atalarınızdan miras aldığınızı düşünebilirsiniz. 

Duygusal değişimler dışında  literatürde ya da ilimde net bilgiler olmasa da, şahsi deneyimlerim fiziksel sorunların da pekala Atalardan yansıyabileceğini gösteriyor. Örneğin arada bir yoklayan mide ağrınızın bu dönemde şiddetlenmesi.. Ya da alerjilerinizin aniden artması,vb 

Çözüm? 

Yine Tarpanam  çalışmasında.. 

Mahalaya en güçlü dönem olup, en büyük faydayı sağlasa da, sonrasında Tarpanamı günlük ritüeller arasına alıp devam ettirmek, 1 yılın sonunda yaşamınızın ve halinizin ne kadar değiştiğini gözlemeniz açısından vereceğiniz emek ve zamana değecektir.  

Özetle Tarpanamı günlük rutininizin 2 dakikalık bir parçası yapmak için lütfen gerekli zihinsel hazırlığı şimdiden yapın. 

Sevgili Gurum Dr Pillai “Günde tek bir çalışma yapacaksanız, o da Tarpanam olmalıdır!” diye asla boşuna söylemiş olamaz. Zaten hiç bir zaman gereksiz şeyler  konuşmaz. 

Peki neden öyle diyor? 

Yaşadığımız herşey ama herşey “karma” ile ilgili.. 

Atalarımız huzura ermeden bize maalesef huzur yok. 

Vel TILSIMI da bu konuda büyük yardımcı.. 

Ama temel fark şu: Vel TILSIMI bizi karmalarımızdan temizliyor ancak ilave olarak Ataların kutsamalarını getirmiyor. 

Tarpanam ise, her seferinde yardım ettiğimiz binlerce Atanın koruma ve kutsamasını bize taşıyor. Sadece olumsuzu silmiyor; olumluyu da çekiyor. 

O nedenle Tarpanam ve Vel birlikte yapılmalı. 

Velde bizim geçmiş yaşamlarımız ve bu yaşamdaki karmayı temizleme gücü de var çünkü.. 

Bildiğiniz gibi Karma üç kaynaktan geliyor: Atalar, geçmiş yaşamlar ve bu yaşam.. 

Vel üçüne de çalışsa dahi, dediğim gibi Ata Kutsamalarını getiren Tarpanam..

Tarpanam çalışmamızı bir anda tüm kuşaklar için YAPMAYACAĞIZ. Bu bizi çok yorar. Neden mi? Gelin kuşaklara göre ata sayılarımıza bir bakalım :

Anne babamız – 1. Kuşak desek, Büyük anne büyük babalar – 2. Kuşak oluyor. Bu şekilde sayarsak, 14. Kuşakta 16,384 atamız var. Toplaya toplaya gidersek, 14 kuşakta toplam 32,766 atadan söz ediyoruz. 

Bilim artık 14 kuşak Atalarımızın “anılarının” DNA’larımızda var olduğunu belirledi, kesinleştirdi ve bilimsel ortamlarda yayınladı. 

Bilimin “anılar” dediği şeylere, ilim “karma” diyor. Çünkü bunlar zihnimizdeki düşünce kalıplarını oluşturuyorlar.

Bu 32,766 atanın yaşamlarında neler yaşamış olabileceklerini tahmin edebiliyor musunuz? 

Kuşak hesabı yaparsak, ortalama 50 yıldan, 14 kuşak 700 yıl yapar arkadaşlar.. 700 yılda binlerce kişi tarafından neler neler yaşanmış olabilir bir düşünün lütfen.. 

Bunlar DNAlara kodlanarak bize kadar gelmiş, korkular, acılar, endişeler olabileceği gibi, karşılanmamış istekler, tüketilmemiş arzular ve hazlar da olabiliyor. 

Aranızda bu duruma isyan edenler olabilir. Ancak fiziksel anlamda “genetik” hastalıklar ne kadar doğal ve adil geliyorsa, ruhsal anlamda da Epigenetik faktörler o kadar doğal ve adildir. 

Epigenetik, biyolojide, DNA dizisindeki değişikliklerden kaynaklanmayan ama aynı zamanda ırsi olan gen ifadesi değişikliklerini inceleyen bilim dalıdır. Diğer bir deyişle, ırsi (kalıtımsal) olup genetik olmayan fenotipik varyasyonları incelemektedir.

Ruh Genetiği (Epigenetik) ve farelerle ilgili bir araştırmayı paylaşayım. 

Bir grup fareye kiraz yerlerken elektrik akımı veriliyor. Bu bir kaç kez tekrarlanıyor. Bir süre sonra fareler kiraz görünce kaçıyorlar. 

Buraya kadar ilginç bir şey yok. 

Bildiğimiz koşullanma.. 

Ama ilginç olan, bu farelerin torunları 7 kuşak boyunca kirazdan kaçıyorlar. 

Hiç kiraz yemedikleri, hiç elektrik şokuna maruz kalmadıkları üstelik davranış kopyalamasınlar diye birbirlerinden uzak tutuldukları halde!

Öğrenilen bir korku geni en az 6-7 kuşak etkisini sürdürüyor.

Atlarımızın üzerimizdeki etkilerini hafifletmeden yaşayacağımız hayat onların yaşamlarının “karbon kopyası”dır.

Olumsuz etkileri bir kenara bırakın, çok güçlü olumlu özellikler dahi bizi “Özgür” bir yaşamdan alıkoyar. “Özgün” olamayız. “YENİ” olamayız.

Onlara elbette bugün olduğumuz herşeyi borçluyuz ve şükrediyoruz. 

Ama mümkünse bizden ve yaşantımızdan uzak durmalarını rica ediyoruz. 

Yaşamlarını bizim üstümüzden sürdürmelerini istemiyoruz. 

Onlar yaşadı ve bitti, biz de özgürce kendi yaşantımızı yaşayabilmeliyiz. 

Onların etkisinden kurtulmamız o nedenle çok ama çok önemli!

Benim rahmetli anneannem şahane bir hayat yaşamış. Bir eli yağda bir eli balda, mükemmel bir eş, örnek çocuklar, bolluk bereket içinde uzun ve sağlıklı bir yaşam… 

Peki ben onun hayatını yaşamak ister miyim? 

Elbette hayır! 

Ben KENDİ YAŞANTIMI özgürce kurmak ve yaşamak isterim. 

Onun yaşamını tekrar etmemin nasıl bir heyecanı olabilir ki? 

O nedenle, Tarpanam RİTÜELİ bizi bu etkilerden özgürleştirerek, BİZ olmamızı sağlayacak en güçlü ritüeldir. Ve işte o zaman herkes kendi yaşam amacını daha net görebilecektir 

Ve zavallı babaannem! Hakkında konuşulması bile yasak olan bir kadındı. Nedenini hiç öğrenemedim. Amcamın doğumunda vefat ettiğini söyleyenler de var, amcam doğduktan sonra evden uzaklaştırıldığını söyleyenler de.. 

Babam ve amcam neredeyse hiç tanımamışlar onu.. Yasak olduğu için hakkında soru dahi soramamışlar.. 

Nasıl bir yaşamı oldu, bilemiyorum. 

Belki söylenildiği gibi erken yaşta vefat etti, belki de evden ayrılıp uzun yıllar yaşadı. 

Bu kadar yakın bir kuşakla ilgili dahi bu kadar az şey bilirken, 14 kuşakta olan biteni bilme şansımız asla olamaz. 

O nedenle bir an önce bu Epigenetik etkilerden özgürleşmemiz lazım.. Hem kendimiz için, hem de bizden sonraki kuşakların özgürleşmesi  için

Tarpanamda EN ÖNEMLİ KONU, ritüelin gündüz vakti yapılmasıdır. Sabah güneş doğumu ile akşam batışı arasındaki herhangi bir saatte yapabilirsiniz. RİTÜELİ yaptığınız yerin gün ışığı görmesi gerekmez ama siz RİTÜELİ yaparken dışarısı aydınlık yani gündüz olmalıdır. Hava karardıktan sonra ya da gün ağarmadan KESİNLİKLE Tarpanam yapılmaz!

Tarpanam ritüelini yaparken yüzünüz Güneye dönük olmalıdır. Eğer evinizin banyosundaki lavabo başındayken yüzünüz Güneye dönükse – şahane! Orada rahatlıkla yapabilirsiniz. Mekanın banyo ya da tuvalet olması buna bir engel değildir. 

Eğer siz lavabo başındayken yüzünüz Güneye dönük değilse, Güneye dönük yapabilmenin yollarını aramanızı öneririm. Ya lavabo başında yan duracaksınız ya da çalışmayı başka bir ortamda yapacaksınız. Lavabo dememizin nedenini yarın paylaşacağım videolarda görebilirsiniz. Size kolaylık olması içindir. Yoksa evinizin baş köşesinde de yüzünüz Güneye dönük olarak yapabilirsiniz.

Atalarımız Güney ve Güneybatı yönünde bulundukları için, onların kutsamalarından azami faydayı almak adına evinizin ve işyerinizin Güney ve Güneybatı yönlerindeki bölümlerin, temiz, düzenli, bakımlı ve ferah olmasına gayret edin. 

Bu yönleri kontrol edin ve düzenlenmesi, temizlenmesi, onarılması gereken bölümler varsa, Mahalaya Paksha döneminde bunu tamamlamaya  çalışın.

Bir önemli nokta da şu : 15 günlük Mahalaya döneminde, Dolunaydan yeni aya giderken Ayın karanlık yüzünde ilerliyor olacağız. Bu da enerjimizi “dış dünyadan iç dünyamıza doğru” yönlendireceğiz demektir. Yani yaptığımız çalışmaya odaklanma gücümüz her geçen gün artacaktır.

Mahalaya Paksha dönemi atalarımızın bizi (bu boyutu) 2 nedenle ziyaret ettikleri bir dönem :

1. Şifalanmak için torunlarından yardım almak (başka bir çareleri yok!!!) 

2. Torunlarını kutsamak ve onlara tüm sorunlarının çözümünde destek olmak.

Zaten ellerinde olmayan, yaşamları boyunca halledemedikleri ve öldükten sonra da halletme şansları kalmayan konularda onları üzebilecek şeyler söylemenin sanki kimseye faydası yok gibi geliyor bana.. 

Bu Dünyada ne yaşarsak yaşayalım, ölünce hepsi bitiyor ve kurtuluyoruz gibi mi geliyor? 

Kesinlikle hayır..

Halledemediğimiz her ne varsa (huylar, bağımlılıklar, korkular, takıntılar, kötü alışkanlıklar, zayıflıklar, giderilmemiş arzular, acılar, travmalar) bizimle geliyor ve uzun süre kalıyor. 

Ve daha fenası o boyutta bunlardan temizlenme şansımız yok! 

Evrim sadece tekrar bu boyuta gelince mümkün..

Ve unutmayalım ki, geçmiş yaşamlarımız nedeniyle biz de birilerinin atalarıyız.

Özetle bizden halledemedikleri konularda yardım istemeye gelen ve bize yardım etmeye hazır olan bu ruhlara şefkat ve şükran duygularıyla yönelmeliyiz. 

Bu arada önemle vurgulamak isterim ki : Tarpanam ritüeline “ŞÜKRAN” duygularımızı kattığımız ölçüde gücü ortaya çıkar. Hem atalarımızı hem bizi şifalandıracak ana duygu şükrandır. 

Kuşaklar boyu atalarınızın ne tür zorluklar içinde hayatta kaldıklarını tahmin edebilirsiniz. 

Savaşlar, göçler, kıtlıklar, doğal afetler, hastalıklar…

Ve yine kuşaklar boyu çocuk yapmak ve onları yetiştirmek için yaşadıkları zorluklar.. kimbilir kaçı doğum yaparken hayatını kaybetti..  kaçı çocuklarını doyurmak için kendi aç kaldı.. ve bütün herşey bizim bugün hayatta olmamızı sağladı.. 

Zincirin bir halkası fire verseydi; biz yoktuk…

Nasıl Şükran duymayalım?

Bir konuya daha dikkatinizi çekmek isterim : Tüm Mahalaya dönemi boyunca, insanlarda “şükran” hissi uyandıracak tüm hayır işleriniz doğrudan Atalarınızı da şifalandırır. 

O nedenle özellikle bu dönemde elimizden gelen tüm hayır işlerini yapalım. Ama elbette ki, gerçek ihtiyaç sahiplerine ulaşarak.. 

Tarpanam için gerekli malzemeler :

1. Beyaz pirinç (çiğ ya da haşlanmış) ya da pirinç unu

2. Siyah Susam (tercihen) ya da yoksa çörek otu ya da sarı susam

3. Taze fesleğen yaprakları veya taze çiçek taç yaprakları

4. Bir adet metal para (bildiğimiz 1 TL bozuk para olabileceği gibi, altın para da olabilir – atmayacak, saklayarak hep kullanacağız)

5. Su (İçme ya da musluk suyu olabilir)

6. Dharba Otu – Çalışmanızı güçlendirir (bizden tedarik edebilirsiniz) 

Bu malzemelerin tümü gerekiyor mu diye merak edenlere :

1. Beyaz pirinç ya da pirinç unu (olmazsa olmaz)

2. Siyah Susam ya da Çörek otu (olmazsa olmaz)

3. Madeni para (olmazsa olmaz)

4. Su (olmazsa olmaz)

5. Fesleğen yaprakları ya da çiçek yaprakları (olmasa da olur)

6. Dharba Grass (çok zor bulunan bir bitki – yurtdışında yaşayanlar daha kolay ulaşabilir ama TR’de tedariği çok zor – olmasa da olur – olması ritüeli çok güçlendirir – olsun derseniz bizden tedarik edebilirsiniz)

Tarpanam ritüeli yaklaşık 5-6 dakika sürmektedir. 

Herhangi bir özel saati yoktur ama EN ÖNEMLİ KURAL : GÜNIŞIĞI olduğu saatlerde   yapılmak zorundadır. Sabah güneş doğumundan akşam güneş batımına kadar istediğiniz zaman, istediğiniz kadar çok yapabilirsiniz. Güneş battıktan sonra KESİNLİKLE yapmayacağız.

Tarpanam ritüeli için özel bir yer gerekmese de, en rahat evlerimizin   banyosunda   yapılmaktadır.   

Ancak   İKİNCİ   ÖNEMLİ KURAL : Tarpanam Yüzümüz GÜNEY YÖNÜNE DÖNÜK vaziyette yapılacaktır. O nedenle yer seçimi yaparken şimdiden bunu göz önüne almanızı rica ederim.

Tarpanam öncesi duş alıp temiz giysiler giymeniz beklenmektedir. Ancak sabah duşunuzu aldınız ise, gün boyu Tarpanam yapabilirsiniz. Yine de Tarpanam öncesi bedenimizi ve giysilerimizi “temiz” hissettiğimizden lütfen emin olalım. Emin değilsek hızlı bir duş alarak kıyafetlerimizi değiştirelim.

Tarpanam Nasıl Yapılır :

Yukarıda söz ettiğimiz malzemelerden (pirinç, siyah susam ya da çörek otu) birer tutam sağ avcumuza koyarız üzerine bozuk parayı da yerleştirip, birkaç damla da su ekleriz. Sol avcumuzu sağ avcumuzun altına destek yapabiliriz. Elllerimizi bu şekilde tutarak beklerken şu duayı ederiz:

ANNE TARAFINA DUAMIZ:

“Sevgili Anne tarafı atalarım.. Bunu size sunuyorum. Lütfen kabul edin, bu enerjiden beslenin ve şifalanın. Tüm dünyevi hırs, giderilmemiş arzular, üzüntü, sıkıntı, dert, tasa, hastalık, huzursuzluk, endişe, acı, ağrı, pişmanlık, bağımlılık, suçluluk, kusur ve günahlardan arının. Özgürleşin. Başınızı yukarı kaldırın. Işığı görün. Işığa yükselerek şifa bulun ve huzura kavuşun. Bunu yaparken de beni ve ailemi kutsayın.”

(Neler ile kutsanmak istendiğinizi de sayabilirsiniz. Bunu yaparken de beni ve ailemi xxxx ile – örneğin servet,sağlık,bolluk,sevgi,başarı,huzur, mutluluk, vb – ile kutsayın). Sonra elleriniz aynı pozisyonda iken saymaya başlayın.

Anne tarafımın 1. Kuşak ataları….. (5-6 saniye Bekleyin), Anne tarafımın 2. Kuşak ataları…… (5-6 saniye Bekleyin), Anne tarafımın 3. Kuşak ataları… (Bekleyin), 4. Kuşak…. (Bekleyin), 5. Kuşak….(Bekleyin), 6. Kuşak (Bekleyin).

İlk  40  gün  sadece   kuşak  sayın.  Daha  sonra  yavaş  yavaş  kuşak sayısı ekleyerek 14 kuşağa kadar çıkabilirsiniz.

Saymanız tamamlanınca elinizdekileri suyla akıtın. Bozuk parayı tekrar alın.

BABA TARAFINA DUAMIZ:

“Sevgili Baba tarafı atalarım.. Bunu size sunuyorum. Lütfen kabul edin, bu enerjiden beslenin ve şifalanın. Tüm dünyevi hırs, giderilmemiş arzular,üzüntü, sıkıntı, dert, tasa, hastalık, huzursuzluk, endişe, acı, ağrı, pişmanlık, bağımlılık, suçluluk, kusur ve günahlardan arının. Özgürleşin. Başınızı yukarı kaldırın. Işığı görün. Işığa yükselerek şifa bulun ve huzura kavuşun. Bunu yaparken de beni ve ailemi kutsayın.”

(Neler ile kutsanmak istendiğinizi de sayabilirsiniz. Bunu yaparken de beni ve ailemi xxxx ile – örneğin servet,sağlık,bolluk,sevgi,başarı,huzur, mutluluk, vb – ile kutsayın).

Baba tarafımın 1. Kuşak ataları….. (5-6 saniye Bekleyin), Baba tarafımın 2. Kuşak ataları…… (5-6 saniye Bekleyin), Baba tarafımın 3. Kuşak ataları… (Bekleyin), 4. Kuşak…. (Bekleyin), 5. Kuşak….(Bekleyin), 6. Kuşak (Bekleyin).

İlk  40  gün  sadece   kuşak  sayın.  Daha  sonra  yavaş  yavaş  kuşak sayısı ekleyerek 14 kuşağa kadar çıkabilirsiniz.

Saymanız tamamlanınca elinizdekileri suyla akıtın. Bozuk parayı tekrar alın.

Malzemeleri aynı gün güneş batmadan fazla yaya trafiği olmayan toprak zeminli bir yere (bahçe gibi) dökebilirsiniz. Kuş ve karıncalara yem olur. Denize yakınsanız, denize de atabilirsiniz. Bunlar mümkün değilse, klozete de dökebilirsiniz. Lavaboya dökmeyin zamanla tıkanma yapabilir.

 

Para   atılmayacak.   İsterseniz   harcayabilir   isterseniz   Tarpanam karışımını hazır tutacağınız bir kavanozda ileride kullanmak için saklayabilirsiniz.

Tarpanam ritüelini yıl boyunca her gün yapmanız önerilmektedir. Her gün yapamazsanız mutlaka yeni ay günlerinde yapınız. Ve Mahalaya Paksha dönemlerinde mutlaka her gün yapmaya özen gösterin.

Kimler Neler Demiş?

Please Login to comment
  Subscribe  
Bildir